ali imran suresi ne demek?

  1. Kur'an-I Kerimin üçüncü suresinin ismi olup Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur. Bu sureye Eman, Kenz, Ma'niyye, Mücadele, İstiğfar Suresi ve Tayyibe de denilir. (Osmanlıca'da yazılışı: âl-i imran suresi)

ali imran

  1. İmran soyundan gelenler. (İmran ikidir. Birisi: Hz. Musa ve Harun'un (A.S.) babaları olan İmran ibn-i Yashür ibn-i Lavi ibn-i Yakub ibn-i İshak ibn-i İbrahim'dir (A.S.) İkincisi: Hz. Meryemin babası olan İmran ibn-i Metan ki, bu da Süleyman ibn-i Davud ibn-i İşa neslinden, bunlar da Yahuda ibn-i Yakub neslindendirler. İki İmran arasında 1800 sene geçtiği söylenir.) (Osmanlıca'da yazılışı: âl-i imrân)

ali

  1. Yüce, yüksek
  2. Hz. Ali: Ebu Talib'in oğlu. Peygamberimizin amcazadesi ve kızı Fatma (r.anha)'nın kocası. Dördüncü halife.
  3. Yüce, ulu, yüksek.
  4. Onur bakımından en üstün.
  5. Şan ve şeref sahibi.
  6. Yüce, ulu, yüksek
  7. Yemin eden.
  8. Üstün. Yüce. Çok büyük. Meşhur. Necib.
  9. Büyük, yüksek, şerif, celil, aziz olan. (Osmanlıca'da yazılışı: âli)
  10. (en)United States prizefighter who won the world heavyweight championship three times.

imran

  1. Kur'an-ı Kerim'in 3. suresi.
  2. Evine bağlı kalan.
  3. Hz. Meryemin babası. (Bak: Al-i İmran)

sure

  1. Kur'an'ın yüz on dört bölümünden her biri
  2. kur’an ’ın yüz on dört bölümünden her biri.
  3. Kur'an-I Kerim'in 114 bölümünden her biri.
  4. (en)Sura.
  5. (en)In a sure manner; safely; certainly.
  6. (en)Certainly knowing and believing; confident beyond doubt; implicity trusting; unquestioning; positive.
  7. (en)Physically secure or dependable; 'a sure footing'; 'was on sure ground' certain not to fail; 'a sure hand on the throttle' infallible or unfailing; 'a sure sign of one's commitment' worthy of trust or confidence; 'a sure friend'.
  8. (en)Certain to find or retain; as, to be sure of game; to be sure of success; to be sure of life or health.
  9. (en)Definitely or positively ; 'the results are surely encouraging'; 'she certainly is a hard worker'; 'it's going to be a good day for sure'; 'they are coming, for certain'; 'they thought he had been killed sure enough'; 'he'll win sure as shooting'; 'they sure smell good'; 'sure he'll come'.
  10. (en)Fit or worthy to be depended on; certain not to fail or disappoint expectation; unfailing; strong; permanent; enduring.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

ali imranaliali abaali abbasali audio mixerali audio waveali bahtali beytali cengiz oyunuali game portali hanalal ahramal al olmakal al yapmakal aslan tutar, güç sıçan tutmazimranimracimrahorimrarimrarı evkat
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın