lay on air drier ne demek?
- Hava yastikli kurutucu
hava
- Yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı.
- Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü
- Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
- Gökyüzü.
- Çevreyi kuşatan boşluk.
- Esinti.
- Müzik parçalarında tür
- Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi.
- Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı.
- Yeryuvarını saran uçun ve uçuk katmanın oluşturduğu akışkan ortam.
lay
- Sermek
- Hazırlamak.
- Sunmak, ileri sürmek.
- Yatmak, sevişmek.
- Belirli meslekten olmayan; alaylı
- Bahse girmek
- Tortu, posa.
- Söyleyen, söyleyici. (Osmanlıca'da yazılışı: lay (-))
- Koymak
- Yerleştirmek, kurmak.
lay 4
on
- Dokuzdan sonra gelen sayının adı.
- Bu sayıyı gösteren 10, X rakamlarının adı.
- Dokuzdan bir artık.
- Ketonları gösteren son ek, propanon (dimetil keton): 2-bütanon (etil metil keton) gibi.
-one.
Deca-.
In progress; proceeding; as, a game is on.
In operation or operational; 'left the oven on'; 'the switch is in the on position' planned or scheduled; 'the picnic is on, rain or shine'; 'we have nothing on for Friday night' indicates continuity or persistence or concentration; 'his spirit lives on'; 'shall I read on?' in a state required for something to function or be effective; 'turn the lights on'; 'get a load on'.
With a forward motion; 'we drove along admiring the view'; 'the horse trotted along at a steady pace'; 'the circus traveled on to the next city'; 'move along'; 'march on'.
Indicates continuity or persistence or concentration; 'his spirit lives on'; 'shall I read on?'.
air
- Kurutmak
- Söylemek
- Ortaya dökmek
- Açılmak
- Herkese söylemek
- Hava
- Havalandırmak
- Güneşe sermek
- Yayına girmek
- Ifade etmek
Türetilmiş Kelimeler (bis)
laylay 4lay a bridgelay a cablelay a firelay a ghostlay a plotlay a traplay a trap forlay a wait forlala akallla antigensla antijenlerila bel tubeonon a charge of murderon a daily basison a full stomachon a givenon a given dayon a knife edgeon a large scaleon a lineon a major scaleoo henryo ağır yaralıo anda söylemeko anda uydurmak