sık sık ne demek?
- Az aralıklarla
Sahilde sık sık küçük köyler veya büyücek kasabalar birbirini kovalıyor.
F. R. Atay - Arası çok geçmeden, az aralıkla, sık olarak, sıkça
Sık sık arkama dönüyor, dişlerini kısıyor, etraftan yardımcı bekliyordu.
R. H. Karay Often.
Repeatedly.
Time and time again.
Ever so often.
Many's the time.
Frequently.
az
- Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksiklik.
- Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik, çok karşıtı.
- Küçük miktarda, çok olmayan.
- Küçük bir kısım, küçük bir miktar.
- Nadir olarak görülen eşya, zümre. Seyrek, ender.
- Azot elementinin simgesi. Bu gaz N simgesi ile de gösterilir.
Little.
Small.
Short.
Under.
sık sık gidilen yer
Beaten track, haunt, stamping ground, resort.
sık sık gidilmeyen
Unfrequented.
sık
- Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı.
- Çok bulunan, çok rastlanan.
- Kısa zaman aralıklarıyla, az aralıklarla.
- Aralıksız olarak, aralarında az aralık bırakarak.
Dense.
Close.
Thick.
Often.
Frequent.
Thickly.