yemek yemek ne demek?
- Karın doyurmak.
Eat, feed, grub, have dinner.
karın
- İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi
- Döl yatağı, rahim
- Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm.
- Mide
- İç, gönül, akıl, kafa.
- Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme.
- Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar.
- Bk. mabeyinci
- Durağan dalgaların en büyük genlikte kesimi.
- Sindirim organları, karaciğer ve böbreklerin içinde bulunduğu ve göğüs boşluğundan bir diyaframla ayrılan vücut boşluğu, abdomen.
yemek yapmak
Cook.
yemek yardımı
Food allowance
yemek
- Yeme, karın doyurma işi
- Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam.
- Günün belli saatlerinde yenilen besin
- Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama
- Ağızda çiğneyerek yutmak
- Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek
- Isırmak.
- Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak.
- Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak
- Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek.