time is pressing. ne demek?
- Vakit dar.
vakit
- Zaman
- Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler.
- Çağ.
- Tespit edilmiş olan zaman
- Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda geldiğinde "iken" anlamı veren bir söz.
- İmkân, fırsat.
- Geçim, para bakımından imkân.
Father time.
Hour.
Season.
time
- Kez, defa.
- Zamanlamak; (belirli bir zamana) denk getirmek, rastlatmak, (belirli bir zamana göre) ayarlamak, planlamak.
- Vakit, zaman
- Ayarlamak, kurmak, zamanlama yapmak, saat tutmak, süre tutmak, temposunu belirlemek, tempo tutmak
- Saat tutmak
- Ayarlamak
- Uydurmak
- Tempo tutmak.
- Süre, müddet
- Devir, devre
time after time
- Tekrar tekrar, defalarca
is
- Dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke
- Yakıtın tam yanmamasından oluşan, dumanla yükselen kömürleşmiş tanecikler.
- Sürme (II).
- Yanma odalarında ya da ateşliklerin üstünde, yakıtın yanması sonucu biriken kurum.
- Bkz. sürme
Soot.
Black.
Smut.
Lampblack.
Stands for Information System.
Türetilmiş Kelimeler (bis)
timetime after timetime allowedtime and a halftime and againtime and data stampingtime and mileagetime and motion studytime and time againtime applicationtimtimalidaetimalya kuşugillertimalyakuşugillertimarisis a cash discount possibleis adamlariis an all day tour available hereis an installment purchase possibleis anyone hurtis bölgesiis breakfast includedis cetveliis dosyasiii 0i accepti adore youi agree