seater ne demek?
- Oturaklı
 
oturaklı
- Sağlam, gösterişli
 - Yerinde sağlam duran.
 - Yerinde ve sırasında söylenen, çarpıcı (söz).
 - Saygı uyandıran, ağırbaşlı (kimse)
 
Sedate.
Dignified.
Sober.
Well-chosen.
Very appropriate.
seated
- Kişilik (araba), oturmuş, oturaklı, kişilik
 
seat
- Kokmak.
 - Oturtmak, yerleştirmek, almak (salon), oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek (pantolon), yerine oturtmak
 - Oturulacak yer, iskemle, sandalye
 - Insan kıçı
 - Yer, mahal, mevki, kürsü
 - Merkez, konut
 - Meclis veya borsada üyelik hakkı
 - Oturuş
 - Mak
 
