long ne demek?
- Uzuna long corridor / uzun bir koridor a long table / uzun bir masa 
- Çok, uzun zamanThe meeting won't last long. / Toplantı uzun sürmez. She left here long ago. / Buradan çok zaman önce gitti. 
- Uzun süren, yorucuWhat a long speech! / Ne uzun bir konuşma! 
- Arzu etmek, özlemini çekmek, gözlemek, hasret kalmakHe longs for freedom. / Özgürlük hasreti çekiyor. 
- Çok istemek, arzulamak, hasretini çekmek, özlemekI long to go. / Gitmeyi çok istiyorum. 
- Müddetince, müddetine kadar, çok vakit, çoktan.
- Mesafece uzun
- Çok, pek: geç
- Istemek, can atmak
- Alışılmıştan uzun
- Şümullü, uzak (tarih)
- (şiir) uzun hece
uzun
- İki ucu arasında fazla uzaklık olan, kısa karşıtı.
- Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren
- Ayrıntılı, derinlemesine
 Long. Long.
 Tall. Tall.
 Lengthy. Lengthy.
 Extended. Extended.
 Prolonged. Prolonged.
 Maxi. Maxi.
 Far-off. Far-off.
long account
- Aracı sayışımı
long acting
- Uzun süren
