göz gezdirmek ne demek?
- Derinlemesine incelemeden okumak.
Masanın üstünde bir başka gazete var. Biraz evvel ona göz gezdirdiğim zaman birbiri ardı sıra üç havadis görmüştüm.
Reşat Nuri Güntekin - Bir yeri, bir şeyi çabucak incelemek
Take a glance at.
derinlemesine
- Çok ayrıntılı olarak.
In-depth.
Inward.
In depth.
Deeply.
Thoroughly.
göz gezdirme
A cursory glance
göz
- Görme organı.
- Bazı deyimlerde, görme ve bakma.
- İyi veya kötü nitelikler, tutkular, duygular anlatan bakış.
- Bakış, görüş.
- Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
- Delik, boşluk
- Çekmece.
- Terazi kefesi.
- Bk. ada.
- Kartlar üzerinde açılan ve içerisine mikrofilm parçası geçirilen delik.
gezdirmek
- Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak
- Tanıtmak amacıyla dolaştırmak.
- Bir şeyi başka bir şeyin üzerinde dolaştırarak dökmek.
- Sürterek, değdirerek hareket ettirmek
- Bir şeyi herkesin alması için dolaştırmak, sunmak.
- Herhangi bir biçimde giydirmek
Ride: give a ride.
Walk about.
Walk.
Take walk for a walk.