karşılıklı alıp vermek ne demek?

  1. (en)Exchange.

karşılıklı alıp verme

  1. (en)Exchange.

karşılıklı

  1. İki kişi veya iki topluluğun arasında geçen ve karşılaşılan harekete eş değer bir hareketle beliren, mütekabil.
  2. Birbirine karşı bulunan
  3. Birbirlerine karşılık olarak
  4. Birbiriyle ilgili olarak.
  5. Eşitlik gibi her iki yönde geçerli olan (bağlantı). (Ör. a b ye eşitse b de a ya eşittir.)
  6. Koşullu önermelerde koşulun sonuç, sonucun koşul olmasıyle kurulan (önerme). (Ör. Bir üçgen eşkenarsa üç açısı birbirine eşittir; bir üçgenin üç açısı birbirine eşitse o üçgen eşkenardır.)
  7. Kaplamları aynı olan (kavramlar). (Ör. eşkenarlı üçgen-eşaçılı üçgen.) bk. eşgeçerli, eşdeğerli
  8. (en)Reciprocating.
  9. (en)Opposing.
  10. (en)Opposed.

alp

  1. Alperen, Alpgazi. bu isim İslam'dan sonra da Türkler arasında kullanılmaya devam etti.
  2. Yiğit, kahraman.
  3. Alkalen fosfataz.
  4. Babayiğit, zorlu, cılasın, batur, çora, sökmen, basbak.
  5. Seyfi kola mensup, savaşçı, fütüvvet ehli.
  6. Yiğit, kahraman, cesur, bahadır kimse.
  7. Eski Türklerde kullanılan bir unvan.
  8. Yürekli, maharetli.
  9. (en)The Adrian renegade, a Venetian by extraction, who forswore the Christian faith to become a commander in the Turkish army He led the host to the siege of Corinth, while that country was under the dominion of the Doge He loved Francesca, daughter of Minotti, governor of Corinth, but she died of a broken heart because he deserted his country and was an apostate The renegade was shot in the siege - Byron: Siege of Corinth.
  10. (en)Annual Leave Payoff Earnings type used when paying the first 240 hours of terminal annual leave for classified staff These earnings are subject to PERS deductions.

vermek

  1. Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
  2. Bırakmak veya bağışlamak
  3. Ondan bilmek, atfetmek
  4. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
  5. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
  6. Herhangi bir duruma yol açmak
  7. Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak.
  8. Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek.
  9. Verilen karşılıkla bir kimseyi söylediğine veya yaptığına pişman etmek
  10. (en)Bring.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

karşılıklı alıp vermekarşılıklıkarşılıklı akreditifkarşılıklı aktarmakarşılıklı alacaklarkarşılıklı anlaşarakkarşılıklı anlaşma ilekarşılıklı anlayışkarşılıklı asalaklıkkarşılıklı aşkkarşılıklarkarşılıkkarşılık beklemeden yapılankarşılık beklemekkarşılık beklememekarşılık borçlancısıalıp başını gitmekalıp getirmealıp götürmekalıp satmaz görünmekalıp sattığı olmamakalıp vereceği olmamakalıp verme yetkisialıp vermekalıp yürümekalıalı al moru moralı alına, moru morunaalıcıalıcı açısı
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın