kanaat getirmek ne demek?

  1. Kanmak, aklı yatmak, inanmak.

    Artık Kâmuran'ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim.

    H. E. Adıvar
  2. (en)To be convinced, to satisfy oneself.

kanaat

  1. Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum.
  2. Kanma, inanma.
  3. Kanış, kanı, inanç, düşünce
  4. Kanı.
  5. Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helal ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere-i sa'yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa'yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa dunhimmetliktir. M.) (Bak: Himmet)
  6. (en)Opinion.
  7. (en)Reading.
  8. (en)Conviction.
  9. (en)Feeling.
  10. (en)Idea.

kanaat derecesi

  1. İnceleme sonuçlarının olasılık bakımından sınıflandırması.

getirmek

  1. Gelmesini sağlamak
  2. Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak.
  3. Erişmek veya eriştiğini sanmak.
  4. İleri sürmek.
  5. Sebep olmak, ortaya çıkarmak.
  6. İletmek, bildirmek
  7. Sağlamak
  8. Bir makama atamak veya seçmek.
  9. (en)Bring.
  10. (en)Bring along.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

kanaatkanaat derecesikanaat etmekkanaat iklimikanaat liderikanaat notukanaat notu devresikanaatbahşkanaatkarkanaatkaranekanakana aitkana bulamakkana değiştirkana etki eden ilaçgetirmekgetirmegetirmemekgetirgetir götür işigetirengetirgötürgetirgötür dosyası
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın