yerinde ne demek?
- İyi, yeterli
Binbaşı, uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam.
M. Ş. Esendal - Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde.
- Durumunda
Sıkılacak ne var, doktor onun babası yerinde.
M. Ş. Esendal Answerable.
Applicable.
Apposite.
Appropriate.
Apropos.
Becoming.
Befitting.
Calculated.
Condign.
Conformable.
Expedient.
Felicitous.
Fitted.
Grandiloquent.
Just.
Legitimate.
Opportune.
Pertinent.
In place.
Pointed.
Proper.
Pursuan.
Good.
Happy.
Presentable.
Seasonable.
Suitable.
Timely.
Well.
Congruous.
Congruent.
In its place.
Fit to be.
On site.
yerinde bırakılma
- Belli bir süre için bir göreve atanmış olan devlet büyüklerinden beğenilenlerin bir ferman ya da menşur ile yerlerinde bırakılmaları işlemi.
yerinde bulunmayan kimse
Defaulter.