saadet ne demek?
Kökeni: Arapça
- Mutluluk, ongunluk, mut, kut.... gecenin içinde onun parıldayan ela gözlerini görmek öyle bir saadetti ki... R. N. GüntekinBana saadeti çekinmeden sunan bir kadının kardeşini üzmeye hakkım yoktu. K. Bilbaşar
- Bahtiyarlık.
- Bk. mutluluk
- Kutluluk.
- Mesut oluş.
- Talihi iyi olmak.
- Allah'ın rızasına ermiş olmak.
- Her istediğine kavuşmuş olmak.
- Osmanlıca'da yazılışı: saâdet.
- Said olmak.
 Happiness. Happiness.
 Felicity. Felicity.
 Heaven. Heaven.
mutluluk
- Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık
- 1- Genellikle insanların kendilerine en yüksek erek olarak koydukları değer. Bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu. İstek ve eğilimlerin tam bir uyumu ve doygunluğu. Değerli şeylerin bolluğu içinde alınan nesnel durum. 2- Kişisel mutluluk duygusu: a. durum olarak; b. bir kezlik bir yaşantı olarak. 3- Ahlâk felsefesinin ana kavramlarından biri ; özellikle klasik eskiçağ ahlâkının temel kavramı: a. Bireyin mutluluğu, b. Toplumun mutluluğu. 4- Kant'ta mutluluk erişilmesi güç bir ülküdür; bunun karşısına Kant mutluluğa lâyık olma değerini ulaşılabilir bir erek olarak koyar.
 Well-being. Well-being.
 Felicity. Felicity.
 Bliss. Bliss.
 Blissfulness. Blissfulness.
 Elation. Elation.
 Glory. Glory.
 Heaven. Heaven.
 Nirvana. Nirvana.
saadet asrı
- Asrısaadet.
saadet zinciri
- Bir dizi mutluluk.
