konuşmak ne demek?
- Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak.
- Belli bir konudan söz etmekMehmet yedi yaşındayken anasıyla konuştuklarından fazla bir şey konuşmazdı. H. E. Adıvar
- Bir konuda karşılıklı söz etmek, sohbet etmek
- Söylev vermek, konuşma yapmak.
- Konuşma dili olarak kullanmak.
- Düşüncesini herhangi bir araç kullanarak anlatmak.
- İlişki kurmak veya ilişkiyi sürdürmek.
- Flört etmek.
 Speak to. Speak to.
 Confab. Confab.
 Pipe up. Pipe up.
 Have speech with. Have speech with.
 Speak. Speak.
 Talk. Talk.
 Have a talk. Have a talk.
 Have a talk with. Have a talk with.
 Bespeak. Bespeak.
 Chin. Chin.
 Confabulate. Confabulate.
 Discourse. Discourse.
 Parley. Parley.
 Reason. Reason.
 Talk to smb. Talk to smb.
 Converse. Converse.
 To talk. To talk.
 To speak. To speak.
 To communicate. To communicate.
 To converse. To converse.
 To chat. To chat.
 To talk with each other. To talk with each other.
 To discuss. To discuss.
 To talk about. To talk about.
 To be on friendly terms with. To be on friendly terms with.
 To be on speaking terms with. To be on speaking terms with.
 To be eye-catching. To be eye-catching.
konuşma
- Konuşmak işi
- Görüşme, danışma, müzakere.
- Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi vermek için yapılan söyleşi, konferans
- Bk. söyleşme
 Oration. Oration.
 Spiel. Spiel.
 Utterance. Utterance.
 Lecture. Lecture.
 Discussion. Discussion.
 Speech. Speech.
konuşma aygıtı
- (Derleme., konuşma cihazı) Konuşmada kullanılan seslerin meydana gelmesine yarayan organların tümü: Gırtlak, ses kirişleri, küçükdil, damak, dil, dişeti, dişler,dudaklar, geniz, burun .
 Organsof speech. Organsof speech.
 Appareil de la parole Appareil de la parole
