görme ne demek?
- Görmek işi, rüyet.
- Göze giren ışığın doğurduğu duyumsal izlerle dış çevredeki ayrıntıların algınlanması.
 Sight. Sight.
 Seeing. Seeing.
 Acuity. Acuity.
 Remark. Remark.
 Vision. Vision.
 Sehen Sehen
 Vision Vision
görmek
- Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- Anlamak, kavramak, sezmek
- Yanına gidip konuşmak.
- Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek.
- Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak
- Yapmak, etmek.
- Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak.
- Almak.
 Transact. Transact.
 Observe. Observe.
görme açısı
- Bir cismin iki ucundan gelen ışınları gözün görme merkezinde meydana getirdiği açı.
görme alanı
- Göz ve baş kımıldamadan görülebilen noktaların toplamı, bkz. bakma alanı.
 Visual field. Visual field.
 Gesichtsfeld Gesichtsfeld
 Champ visuel Champ visuel
