encumbrancer ne demek?
- Hak sahibi, alacaklı
hak
- Toprak.
- Adalet.
- Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç
- Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk.
- Geçmiş ve harcanmış emek.
- Pay.
- Emek karşılığı ücret.
- Doğru, gerçek
- Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma.
- Kâğıttaki yazıyı kazıma.
encumbrance
- Sorumluluk
- Borç, ipotek
- Sorumlu olunan kişi
- Yük, yükümlülük
- Engel
encumber
- Tıka basa doldurmak
- Engel olmak
- Yüklemek, sorumluluk yüklemek
- Yükümlü kılmak
- Zorunluluk veya sorumluluk altında bırakmak