taşımak ne demek?
- Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmekHastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı. S. F. Abasıyanık
- Üstünde bulundurmakBoynunda asılmış gümüş bir köstek taşırdı. Y. K. Beyatlı
- Bir nesnenin ağırlığını yüklenmekDeğirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur. S. Birsel
- Boru, kanal vb. ile sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak.
- GiymekDevlet üniforması taşıyordu. H. Taner
- Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak.
- Katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek.
- Duymak, hissetmekİçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar. T. Dursun K
 Walk. Walk.
 Ride. Ride.
 Wash. Wash.
 Carry. Carry.
 Transport. Transport.
 Bear. Bear.
 Wear. Wear.
 Bear away. Bear away.
 Carry away. Carry away.
 Convey. Convey.
 Haul. Haul.
 Put across. Put across.
 Relocate. Relocate.
 Remove. Remove.
 Stanchion. Stanchion.
 Sustain. Sustain.
 Tote. Tote.
 Cart. Cart.
 Conduct. Conduct.
 Ease. Ease.
 Ferry. Ferry.
 Receive. Receive.
 Transfer. Transfer.
 Move. Move.
 To carry. To carry.
 To transport sth from one place to another. To transport sth from one place to another.
 To bear. To bear.
 To support. To support.
 Catch up. Catch up.
 Mount. Mount.
 Pack. Pack.
taşıma
- Taşımak işi.
- Kara, deniz ve havayolu ile her türlü mal, hayvan ve insanın bir yerden başka bir yere götürülmesi.
- Kimyasal tepkimeler veya fiziksel olaylarda maddenin uzay içinde bir konumdan başka bir konuma götürülmesi.
 Carrying. Carrying.
 Carriage. Carriage.
 Transportation. Transportation.
 Transport. Transport.
 Shipping. Shipping.
 Conduction. Conduction.
 Conveyance. Conveyance.
taşıma alanı
 Bearing area. Bearing area.
