rise ne demek?

  1. Miras yemek.
  2. Ayağa kalkın!, herkes ayağa kalksın!
  3. Terfi etmek, görünmek, yükseltmek
  4. (rose, risen) çıkmak, yukarı çıkmak
  5. Yükselmek
  6. Kalkmak, ayağa kalkmak
  7. Meydana çıkmak, zuhur etmek
  8. Kabarmak, şişmek
  9. Toplantı bitince kalkmak
  10. Doğmak (güneş, ay)
  11. Çıkmak, gözükmek
  12. Başlamak, peyda olmak, hâsıl olmak
  13. Artmak, çoğalmak
  14. İlerlemek, zenginleşmek
  15. Ayaklanmak, isyan etmek
  16. Açılmak, ferahlamak, iyileşmek
  17. Revaç bulmak
  18. Pahası artmak
  19. Dirilmek, ölüm yatağından kalkmak
  20. Doğuş, yükseliş
  21. Bayır, tümsek
  22. Artış, yükseliş
  23. Sesin tizleşrnesi
  24. Sesin yükselip artması
  25. Su yüzeyine çıkış (balık)
  26. Zuhur, meydana çıkış
  27. (maaşta) zam

miras

  1. Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke.
  2. Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik.
  3. Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey.
  4. Kalıt. ~ hukuku : kalıt töresi. ~ mukavelesi: kalıt sözleşmesi. ~ sebebiyle istihkak da'vâsı: kalıt arancı, dilemi (Erbschaftsklage, action en pétition d'hérédité), ~ şirketi: kalıtçılar ortaklığı (Erbengemeinschaft). ~ a liyâkat: kalıta yaraşma.~ m intikali: kalıtın geçişi. ~ ın resmen idâresi: kalıtın görevsel yönetimi. ~ da iâde: denkleştirme (Ausgleichung). ~ dan ıskat : kalıttan çıkarma (Enterbung, exhérédation). ~ dan mahrümiyyet: kalıttan yoksunluk.
  5. Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal, mülk.( $ olan hükm-ü Kur'ani, mahz-ı adalet olduğu gibi, ayn-ı merhamettir. Evet adalettir. Çünki; ekseriyet-i mutlaka itibariyle bir erkek, bir kadın alır, nafakasını taahhüt eder. Bir kadın ise, bir kocaya gider, nafakasını ona yükler; irsiyetteki noksanını telafi eder. Hem merhamettir, çünki: O zaife kız, pederinden şefkate ve kardeşinden merhamete çok muhtaçtır. Hükm-ü Kur'ana göre o kız, pederinden endişesiz bir şefkat görür. Pederi ona, "Benim servetimin yarısını, ellerin ve yabanilerin ellerine geçmesine sebeb olacak zararlı bir çocuk" nazariyle endişe edip bakmaz. O şefkate, endişe ve hiddet karışmaz. Hem kardeşinden rekabetsiz, hasedsiz bir merhamet ve himayet görür. Kardeşi ona, "hanedanımızın yarısını bozacak ve malımızın mühim bir kısmını ellerin eline verecek bir rakib" nazariyle bakmaz; o merhamete ve himayete bir kin, bir iğbirar katmaz. Şu halde o fıtraten nazik, nazenin ve hilkaten zaife ve nahife kız, sureten, az bir şey kaybeder; fakat ona bedel akaribin şefkatinden, merhametinden, tükenmez bir servet kazanır. Yoksa rahmet-i Hak'tan ziyade ona merhamet edeceğiz diye hakkından fazla ona hak vermek, ona merhamet değil, şedit bir zulümdür. Belki zaman-ı cahiliyette gayret-i vahşiyaneye binaen kızlarını sağ olarak defnetmek gibi gaddarane bir zulmü andıracak şu zamanın hırs-ı vahşiyanesi, merhametsiz bir şenaate yol açmak ihtimali vardır. M.)
  6. (en)Inherited.
  7. (en)Inheritance.
  8. (en)Heritage.
  9. (en)Legacy.
  10. (en)Bequest.

rise above

  1. Üzerinden doğŸmak, üstünden yükselmek, başŸarmak, atlatmak, üstesinden gelmek; -dan daha yüksek/üstün olmak

rise again

  1. Yeniden doğŸmak, yeniden dünyaya gelmek, diriltilmek, canlandırılmak

Türetilmiş Kelimeler (bis)

rise aboverise againrise againstrise and fallrise and fall pendantrise earlyrise from the ashesrise from the deadrise from the gutterrise from the ranksrisrisailrisalerisale cildirisale kutusu
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın