fule ne demek?
- Adım aralığı.
Şimdi geniş fulelerle bayır aşağı koşarken, aferin be, hamlamamışız, diyordu.
H. Taner - Adım uzunluğu.
adım
- Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri.
- Bir ayak atışıyla alınan, uzunluğu yaklaşık 75 cm'lik yol.
- Girişim, hamle.
- Aşama.
- Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol.
- Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi.
- İki dişli arasındaki aralık.
- Ayakta temel duruştan, bir ayağın, türlü yönlerde iki ayak boyu kadar ara ile yer değiştirmesi.
- Malik ve sahip olmayan, yok olan, bir şeyi olmayan, fakir. (Osmanlıca'da yazılışı: adîm)
Step.
ful
- Taşkırangillerden, birçok türleri bulunan ağaççık ve bunun güzel kokulu beyaz çiçeği (Casmin sambac).
- Küçük taneli bir bakla türü.
- Tam, bütün, eksiksiz.
- İskambil oyununda benzer kâğıtların bir araya gelmesi.
- Büyük beyaz çiçekleri kokulu, boyu üç metreyi bulabilen bir ağaççık ve bunun beyaz, kokulu çiçeği.
- Bakla. Fasulye.
Is the name for the small-seeded fava bean, the basic culinary bean of Egypt It is the key ingredient in ful medames , a traditional bean stew served for breakfast The beans are slow-cooked until tender, mashed and then mixed with olive oil and seasonings, typically lemon juice or cumin.
Adjective/adverb full, complete, filled, entire, utter, perfectly or foul, dirty, impure, corrupt, stinking, guilty.
Adv: full, very 1, 18, 21, 32, 46.
Adv very [OE full].
ful olma
Full house.