öznitelik nesnesi ne demek?

  1. (en)Attribute object.

attribute

  1. Bağlamak
  2. Affetmek
  3. Yormak
  4. Hamletmek
  5. (to) ile (bir nedene) bağlamak; -e yormak. -e mal etmek, -e atfetmek.
  6. Dayandırmak
  7. Vermek, yüklemek, isnat etmek
  8. Nitelik, vasıf
  9. Yüklem, mahmul
  10. Yüklem

öznitelik soyutlayıcısı

  1. (…) Krş.. sav soyutlayıcısı.
  2. (en)Attribute abstractor.
  3. (fr)Abstracteur d'attribut

öznitelik

  1. Bir varolanın özle ilgili, kalıcı, zorunlu, yapıcı niteliği; temel belirti ; yüklem. Ancak bir tözde bulunan, bir taşıyıcıyı gerektiren, değişken ve rastlantısal olandan (ilinekten) ayrı olarak özce töze bağlı olan şey. // Aristoteles, bir nesnenin kendisinden ayrı düşünülemeyen niteliklerini rastlantısal olanlardan ayırarak özle ilgili, zorunlu nitelikler,öznitelikler olarak adlandırır. Thomas'ta daöznitelik aynı anlamdadır. Skolastikler Tanrı'nınözniteliklerinin sözünü ederler. Descartes'ta daöznitelik tözün temel niteliği anlamındadır. Spinoza tözün değişmez varlık biçimleri olaraköznitelikleri değişken kiplerden (modus) ayırır. Ona göre tözde (Tanrı'da) sonsuzöznitelikler vardır, ama insan ancak iki tanesini bilmektedir: Düşünme, bilinç (cogitatio) ve uzam (extentio).
  2. (Mantıkta) Bir özneye ilişkin olarak evetlenen ya da değillenen nitelik. // Yüklemden ayrılığı, modern mantıkçılara, yüklemin daha geniş olmasıdır. (Öznitelik: özneye "dır" koşacı ile bağlı olan; yüklem: özneye ilişkin olarak evetlenen şey; örneğin: "İnsan memelidir." önermesinde "memeli"özniteliktir; "İnsan düşünür." önermesinde "düşünür" yüklemdir. Ama bu ayırma iyi temellendirilmemiştir. bk. yüklem
  3. (en)Attribute.
  4. (fr)Attribut
  5. (la)Attributum

nesne

  1. Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi, maddesi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
  2. Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç.
  3. Öznenin dışında kalan her konu, obje
  4. (Derleme., belirtilinesne, -i'li tümleç, -i'linesne) Geçişli eylemi tümleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç: Ali bir kitap almış; Öğrenci para bulmuş, sahibine vermiş; Öğretmen ders anlatıyor; Meseleyi çözmeden gitmeyin; Çocuklar annelerinin evde bulunmayışını fırsat bilirler; Ali evi sattı, bahçeyi bıraktı; Bazı insanlar okumayı sever, yazmayı sevmez; Kar bütün limanı sarmıştı vb.
  5. İnsanın dışında kalan, görülebilen, dokunulabilen, bir ağırlığı ve kütlesi olan her türlü özdeksel varlık.
  6. (Lat. objectum = karşıda bulunan, karşıya konan) : 1- (Genellikle) Karşımızda bulunan şey. 2- Öznenin bağlılaşık kavramı olarak, özne ediminin, bilincin kendisine yöneldiği şey: a. Kendisine yönelinen, düşünülen, tasarlanannesne, kendisine yönelen bir edim olmadan var olmayan şey; bilinçte, düşünmenesnesi (konu) olarak düşünme olayının karşısında bulunan şey; düşüncel (ideal)nesne. b. Özne ediminden, bilinçten, bağımsız olan gerçek (real)nesne; gerçeklik olarak, dışdünyanın bir parçası olarak bilincin karşısında duran şey.
  7. Şey, herhangi bir şey.
  8. (en)Objective.
  9. (en)Objective case.
  10. (en)Body.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

öznitelik soyutlayıcısıözniteliközneözne açıklayıcıözne birliğiözne grubuözne kösnüllüğünesnesiznesneselnesnenesne açıklayıcısınesne adı buldeğiştir sihirbazınesne adını girinnesne almayan fiilnesnasnesanesainesaicnesaihnesaik
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın