yaşamak ne demek?

  1. Canlılığını, hayatını sürdürmek

    Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir.

    A. İlhan
  2. Sağ olmak.
  3. Varlığını sürdürmek.
  4. Oturmak, eğleşmek.
  5. Geçinmek.
  6. Herhangi bir durumda bulunmak veya olmak.
  7. Görüp geçirmek, başından geçmek

    Balkan Savaşı'nın bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı.

    Necati Cumalı
  8. Sürmek, devam etmek.
  9. (mecaz) Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmek

    Tek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor.

    Haldun Taner
  10. (mecaz) Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmak
  11. (mecaz) Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmek

    Sen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün.

    Ömer Seyfettin
  12. (en)Dwell.
  13. (en)Exist.
  14. (en)Experience.
  15. (en)Live.
  16. (en)Subsist.
  17. (en)Taste.
  18. (en)Know.
  19. (en)Shift.
  20. (en)To live.
  21. (en)To inhabit.
  22. (en)To experience.
  23. (en)To dwell.
  24. (en)To survive.

yaşamaktan bıkmış

  1. (en)World weary.

yaşama

  1. Yaşamak işi
  2. (en)Living.
  3. (en)Survival.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

yaşamaktan bıkmışyaşamayaşama atılımıyaşama coşkusuyaşama çabasıyaşama döndürmeyaşamyaşam ağacıyaşam alanıyaşam alanı yapısıyaşam aşamalarıyaşayaşa basmakyaşa özgü ölüm hızıyaşagül
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın