to be set loose ne demek?

  1. Boşanmak

boşanmak

  1. Karı ve koca mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak
  2. Hayvan, başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak.
  3. Birdenbire ve bol bol akmak
  4. Baskı altında gergin duran bir şey, birden ve hızla kurtulmak
  5. Kapalı bir yerde bulunan insanlar birden dışarı çıkmak
  6. Çok ağlamak
  7. Dertlerini, yakınmalarını anlatmak.
  8. Sıyrılmak, kurtulmak
  9. T. Eşi ile olan nikah bağını bozmak. Eşinden ayrılmak.(Medeni kanun, boşama yetkisini mahkemeye bırakmıştır. İslam dini evlenmeyi Allah'ın emirleri dahilinde karşılıklı rızaya bağlı hür bir sözleşme olarak gördüğünden kadınla erkek boşanma yetkisinin kimde olacağını da kararlaştırabilirler. İsterlerse mahkemeyi, isterlerse velilerini, isterlerse eşlerden birini yetkili kılabilirler. Görülüyor ki, İslam dini insanlara medeni kanundan daha çok hak ve hürriyet tanımıştır. İslamiyet evleneceklerde denkliği, (küfüv) (din ve ahlakta denklik) şart koşar. Evlendikten sonra bazı bakımlardan anlaşamamazlıklar çıkarsa karşılıklı birbirine katlanmalarını ve sabırlı olmalarını tavsiye eder. Boşanma son çaredir. Eğer istek erkek tarafından geliyorsa mehir denilen tazminatı kadına ödemek zorundadır. Görülüyor ki, İslamiyet, kadın haklarının korunmasını istemektedir.) (Bak: Aile)
  10. (en)Divorce.

to be set free

  1. Azat olmak

to be set up

  1. Dikilmek

be

  1. Berilyum elementinin simgesi.
  2. Türk alfabesinin ikinci harfinin adı, okunuşu.
  3. "Ey, hey, yahu" anlamlarında bir seslenme sözü
  4. (en)Been.
  5. (en)Goddamn.
  6. (en)Onside.
  7. (en)Underarm.
  8. (en)To make the action of a verb particular or definite; as, beget ; beset.
  9. (en)Spend or use time; 'I may be an hour' work in a specific place, with a specific subject, or in a specific function; 'He is a herpetologist'; 'She is our resident philosopher' have the quality of being; ; 'John is rich'; 'This is not a good answer' have life, be alive; 'Our great leader is no more'; 'My grandfather lived until the end of war' be identical to; be someone or something; 'The president of the company is John Smith'; 'This is my house' occupy a certain position or area; be somewhere; 'Where is my umbrella?' 'The toolshed is in the back'; 'What is behind this behavior?' to remain unmolested, undisturbed, or uninterrupted -- used only in infinitive form; 'let her be' happen, occur, take place; 'I lost my wallet; this was during the visit to my parents' house'; 'There were two hundred people at his funeral'; 'There was a lot of noise in the kitchen'.
  10. (en)The two-character ISO 3166 country code for BELGIUM.

set

  1. (Mimarlık) Çevresi duvarlı, üstü düz, yerden yüksek yer. a. bk. balkon.
  2. Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar.
  3. Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük.
  4. Kurmak
  5. Takım
  6. Belirlenmiş.
  7. Koymak; yerleştirmek, takmak, hazırlamak; düzenlemek; ayarlamak, belirlemek; batmak (güneş), batmak; yapmak; kararlaştırmak; dizmek; dikmek, ekmek; şekil vermek; kuluçkaya yatırmak; kakma işi yapmak (taş); süslemek; yazmak, çizmek
  8. Oturtmak.
  9. Tiyatro dekor, stüdyo düzlüğü
  10. Ateşli silahlarda namlunun içindeki helisin çıkıntı bölümü.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

to be set freeto be set upto be set verticallyto be setto be searchedto be searched forto be seatedto be securedto be seentoto a callto a certain degreeto a conversationto a crumbto a dayto a degreeto a distanceto a faultto a great extenttt 1t 3T antijenleriT bağımlı antijenbebe ... shybe a bad judge ofbe a bad sailorbe a ball of fortunebe a basket casebe a big dealbe a bit onbe a byword forbe a charge on smbbb 52b addressb amplifierb and b
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın