taze ne demek?

  1. Bozulmamış, bayatlamamış olan

    Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum.

    Y. Z. Ortaç
  2. Dinç, yıpranmamış, yorulmamış

    Yüzü taze, taravetli ve güzeldi.

    M. Ş. Esendal
  3. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı

    Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu.

    M. Ş. Esendal
  4. Yeni, zamanı geçmemiş

    Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü.

    Halikarnas Balıkçısı
  5. Genç kadın

    Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor.

    Ö. Seyfettin
  6. körpe, genç
  7. Yeni, körpe, genç.
  8. Yeni kesilmiş, bayatlamamış, taravetli, buruşmamış.
  9. (en)Fresh.
  10. (en)Green.
  11. (en)Tender.
  12. (en)Crisp.
  13. (en)Dewy.
  14. (en)Warm.
  15. (en)Freshly.
  16. (en)Bracing.
  17. (en)Crispy.
  18. (en)Late.
  19. (en)Young.
  20. (en)Youthful.
  21. (en)Recent.
  22. (en)Spring chicken.
  23. (en)Sweet.

taze balık

  1. (en)Fresh fish

taze besin

  1. (en)Fresh food

Türetilmiş Kelimeler (bis)

taze balıktaze besintaze betontaze buhartaze değiltaze ekmektaze fasulyetaze fidantaze hava oranıtaze hayat vermetaztazaccutazaccurtazaffürtazallül
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın