sıkıntı ne demek?

1. İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet

   İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı.

   P. Safa

2. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, meşakkat, mihnet

   Sıkıntı ve ıstırapla sağa sola döndüm.

   A. Gündüz

3. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı

   İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim.

   S. F. Abasıyanık

4. Darlık, yokluk

   Bu kış yine, kok kömürü sıkıntısı baş gösterecekmiş.

   H. Taner

5. Sorun, problem, mesele
6. Müzâyaka.
7. Boredom.
8. Heebie-jeebies.
9. Bore.
10. Megrims.
11. Gloom.
12. The megrims.
13. Gloominess.
14. Straits.
15. Bother.
16. Dire straits.
17. Botheration.
18. Toils.
19. Trouble.
20. Willies.
21. Difficulty.
22. Discomfort.
23. Distress.
24. Adversity.
25. Agitation.
26. Annoyance.
27. Anxiety.
28. Doldrums.
29. Draft.
30. Embarrassment.
31. Affliction.
32. Hardship.
33. Inconvenience.
34. Knock.
35. Oppression.
36. Pressure.
37. Rigour.
38. Shortage.
39. Stress.
40. Tribulation.
41. Want.
42. Weight.
43. Worry.
44. Financial straits.
45. Depression.
46. Financial difficulties / straits.
47. Blinking / adj , adv.
48. Blues.
49. Distressing.
50. Disturbance.
51. Drag.
52. Flipping.
53. Fret.
54. Gripe.
55. Incubus.
56. Malaise.
57. Mire.
58. Oppressio.

sıkıntı basmak

1. Çok sıkılmak, can sıkıntısı duymak.

sıkıntı çekmek

1. Zorluk ya da yoksulluk içinde yaşamak.
2. Go through the wringer.

Türetilmiş Kelimeler (bis)