sıkılmak ne demek?
- Sıkma işi yapılmak.
- Can sıkıntısı duymak
Bu merasimden fazla sıkıldığını belli eden bir sabırsızlıkla kapıdan yana bakmaya başladı.
H. Taner - Utanıp çekinmek
O dakikadan dakikaya daha ziyade şaşırıyor, sıkılıyor, buradan kurtulmak istiyordu.
M. Ş. Esendal - Sıkıntıya düşmek.
- Get the pips.
- Have the pips.
- Be bored.
- Get the willies.
- Chafe.
- Fret.
- To be bored.
- Be annoyed.
- Be uneasy.
- Be ashamed.
- To be squeezed.
- To be pressed.
- To feel embarrassed.
- To be in straits.
- To get bored.
- To become bashful.
- To feel embarassed.
sıkma
- Bir tür pantolon veya şalvar.
- Bayat ekmeğin su ile ıslatılıp sıkılmasıyla elde edilen malzemeyi un, tuz ve suyla yoğurup hamur durumuna getirdikten sonra arasına kavrulmuş soğan, peynir konularak pişirilen bir yemek.
- Sıkılmaya, suyu alınmaya elverişli (portakal).
- Dar bir tür kadın yeleği.
- Sıkmak işi.
- Basınç yardımıyla bir araya sıkıştırma veya biçimlendirip kalıplaştırma, yağı veya öz suyu basınç altında özüte etme işlemi.
- Squeeze.
- Pressing.
- Tightening.
- Squeezing.
sıkılma
- Işi.
- Utanma ve çekinme duygusu, hicap.
- Sıkılma işi.
- Discomfiture.
- Restraint.
sıkılma çekinme
- Restraint