sükunet ne demek?

  1. Durgunluk, dinginlik, hareketsizlik, sessizlik

    Terbiye ve sükûnetlerini de hiç kaybetmeyen bakışlarına asla çirkin denemezdi.

    R. N. Güntekin

    İlim oldukça gelişmiş bir zekâ, dikkat, çalışkanlık, sükûnet ve ağırbaşlılık ister.

    M. Kaplan
  2. Huzur, rahat

    Büyük gürültü gibi sükûnetin büyüğü de insanı yoruyordu.

    R. N. Güntekin

    Birdenbire kendinde müthiş bir sükûnet, tarifsiz bir rahatlık hissetti.

    Şevket Rado

    Sınıf sükunet içindeydi.

    -
  3. Dinme, yatışma.
  4. Vakarlılık, ciddiyet. (Osmanlıca'da yazılışı: sükûnet)
  5. (en)Peace, quiet, repose, tranquility, tranquillity, hush, languor, lull, placidity, quiescence, quietness, quietude, serenity, still.

sükunete davet etmek

  1. (en)Call for restraint.

sükunetgah

  1. Dinlenme yeri. (Osmanlıca'da yazılışı: sükûnetgâh)

Türetilmiş Kelimeler (bis)

sükunete davet etmeksükunetgahsükunetlisükunetperversükunetyabsükunsükun bulmazsükubsükuksükulsükalasükansükanet bulmaksükanetlisükar
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın