fesahat ne demek?

Kökeni: Arapça

  1. Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk.

    Edebî lisanı o zamanki fesahatine ve tabiatına göre güzelleştirdiler.

    Y. K. Beyatlı
  2. Açıklık, duruluk.
  3. (Bak: Fasahat)
  4. (en)Eloquence, clarity of speech.
  5. object moved object moved to here.

fesa

  1. Eskimek.

fesad

  1. Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek. (Zıddı: Salah'tır.)( $ Evet fıskla bozulan bir adam, bataklığa düşüp çıkamayan bir şahıs gibi çokların da o bataklığa düşmelerini istiyor ki, maruz kaldığı o dehşetli halet, bir parça hafif olsun. Çünkü musibet umumi olursa, hafif olur. Ve keza, bir şahsın kalbinde bir ihtilal, bir fenalık hissi uyanırsa; yüksek hissiyatı, kemalatı sukut etmeye başlar; kalbinde tahribata, fenalığa bir meyil, bir zevk peyda olur. Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra o şahıs; bütün lezzetini, zevkini tahribatta, fenalıkta bulur. İşte o vakit, o şahıs, tam manasiyle arzda yırtıcı bir hayvan, ihtilali çıkarıp büyüten bir bela, fesadı durmayıp karıştıran bir afet kesilir. İ.İ.)

Türetilmiş Kelimeler (bis)

fesafesadfesada gelmekfesadamizfesadatfesfes ibiğifes rengifes tablası
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın