fark etmek ne demek?
- Görmek, seçmek
Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti.
A. İlhan - Anlamak, sezmek
Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti.
T. Buğra - Değişmek, başkalaşmak.
- Ayırt etmek
Konuşma kesilmiyor, şimdi yabancı sesleri daha iyi fark etmekteyim.
R. H. Karay - Realize.
- To notice.
- To perceive.
- To realize.
- To distinguish.
- To make a difference.
- To matter.
- To take on board.
- Detect.
- Differ.
- Discern.
- Note.
fark etme
- Realization
fark etmez
- Önemi, etkisi olmaz, değişmez.
- önemi yok, etkisi olmaz, değişmez anlamında kullanılan bir söz.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.
Türetilmiş Kelimeler (bis)
fark etmefark etmezfark edilebilirfark edilemezfark edilirfark edilmefark edilmedenfarkfark atmakfark denklemifark detektörüfark edilmekfarfar afieldfar and awayfar and nearfar and wideetmeketmek yapmaketmeetme bulma dünyasıetme bulursun, inleme ölürsünetme bulursun, inleye inleye ölürsünetme eyleme