fail to bring down inflation ne demek?
- Enflasyonu (mallara erişebilmek için gereken para hacminin göreceli olarak ertmesı) indirmekte başarısız olmak
fail
- Eden, yapan, işleyen
- Özne.
- Hukuki sonuç doğuracak bir suç işleyen kimse.
- Bk. özne
- Bk. suçlu
- İşi yapan. Fiili işleyen. (Osmanlıca'da yazılışı: fâil)
- Agent.
- Author.
- Perpetrator.
- Death; decease.
fail adı
- Fiiller üzerine -An sıfat-fiil ekinin getirilmesiyle kurulan ve geniş zaman kavramı taşıyan; sıfat olarak kullanıldığı gibi «bir işi yapan» anlamıyla ad olarak da kullanılan türetme: Yoldan gelenin halinden anlamalısın. Kadının sigarasını birlikte yakmayı bilenler gibi, bir minicik gülümseyişe sevinçler teşekkürler saçmasını bilirdi (T. Buğra, Dönemeçte). Benim fikrimce dünyadaki insanların hepsi romancı Lâkin bir kısmı roman yazıyor, bir kısmı roman yapıyor, daha doğrusu yazılanı oynuyor. Yazanlarla oynayanlar arasında büyük bir fark yok. Yazanlar: tahrîrî rejisör oynayanlar: şifahî aktör? Hayat hiç perdesi kapanmayan bir sahne (Ö. Seyfettin, Harem, s. 64) vb.
- Agent noun, present participle.
- Nom dagent, participe présent
to
- -e
- -e doğru, yönüne doğru, tarafına
- Ile
- -e kadar, -e değin, derecesine kadar
- -e dair
- -e nazaran, -e nispetle
- -e göre
- Hakkında, için
- Mak, mek (mastar edatı).
- -e dogru
bring
- Mecbur tutmak
- Kazandırmak
- Neden olmak
- Razı etmek
- İkna etmek
- Getirmek
- Hasıl etmek
- Sevketmek
- İcbar etmek
- Vermek (ceza)