eş gelir doğrusu ne demek?
- Aynı toplam satış gelirini veren mal bileşimlerinin geometrik yeri.
- Isorevenue line, isorevenue curve.
eş
- Bkz. döleşi
- Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzer
- Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika
- Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri.
- İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner.
- Kuma, ortak.
- Arkadaş.
- Etene.
- Dölütle dölyatağını birbirine birleştiren, doğum sırasında çocuktan sonra çıkan; halk arasında çocuklaeş tutulan, bu nedenle çocuğun yazgısını, karakterini, gelecekteki işini etkileyeceği inancıyla birtakım geleneksel ve büyüsel işlemlerden geçirilen zar.
- Equal.
eş açı
- Congruent angle
gelir
- Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat
- Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığı ücret, aylık, kira vb., varidat, irat.
- Üretim etkinliklerine katılan üretim faktörlerinin yaratılan hasıladan bölüşüm sonunda aldıkları pay.
- Emek faktörünün işlendirilmesinden sağlanan maaş, ücret, bahşiş, prim; finansal araçlardan sağlanan faiz, kâr payı gibi sermaye getirileri; taşınmaz ve topraktan sağlanan kira, rant; iş göremezlik, çocuk desteği; sağlık, işsizlik sigortası ve emeklilik gibi sosyal güvenlik kapsamındaki transfer ödemeleri ile şans oyunları vb. kaynaklardan elde edilen para miktarı.
- Îrâd.
- Bir filmin herhangi bir sinema salonunda ya da oynatım süresi boyunca sağladığı para. (Kesintiligelir ya da kesintisizgelir olarak ikiye ayrılır).
- Box office, box office (takings, receipt), take.
- Income.
- Revenue.
- Revenues.
doğrusu
- Gerçeği söylemek gerekirse, gerçek şu ki
- In fact.
- Actually.
- As a matter of fact.
- Honestly.
- To tell the truth.
- In all conscience.
- Frankly speaking.
- Strictly speaking.
- The straight of it.