coresident ne demek?
- Birlikte yerleşik
birlikte
- Bir arada, beraberce, hep beraber
- Yanında, beraberinde.
- Joint.
- In collaboration with.
- In concur with.
- Unisonous.
- Together.
- As one man.
- Jointly.
- In common.
corespondent
- Zina davasında maznunun suç ortağı olan uçüncü şahıs.
- Zina davasına çıkan sevgili, eşin zina yaptığı kimse
core
- Öz, esas
- Nüve
- Çekirdek
- İçini çıkarmak, göbeğini almak
- Elma gibi meyvelerin çekirdek yeri
- Zıvana
- Maça parçası
- Derinden alınan yuvarlak sutun şeklinde taş numunesi
- Göbek, iç