can ne demek?

Kökeni: Farsça

  1. Yaşayış. Diride olan kudret, kuvvet. Hayat cevheri. Madde ilimleri, maddenin; hayat ilimleri (biyolojik ilimler) hayatın ne olduğunu açıklıyamamışlardır. Aslında bunların konusu da madde, hayat ve ruhun kendisi değil, bunların tezahürleri yani olay haline gelen tesirleridir. Deney ilimlerinin vazifesi bu olaylar arasındaki ilişkinin değişmeyen tarafını bulmaktır. Bunun ötesinde ilmin söyleyeceği bir sözü yoktur. Buna rağmen bazı kendini bilmez cahiller, ilim adını kötüye kullanarak ilmin sustuğu yerde kendileri konuşuyor ve hayat ve ruhu madde ile açıklamaya kalkışıyorlar. Oysa maddenin de ne olduğunu biliyor değildirler. Biz müslümanlar madde gibi hayat ve ruhun da Allah'ın kudretinin eserleri olduğunu biliyor, birini diğerinin yerine koymuyoruz. Allah görünen ve görünmeyen alemler yaratmıştır. Onun kudretinin ve yaratmasının sınırı yoktur. Madde, yarattıklarının sadece bir çeşitidir. Varlığı maddeden ibaret sanmak aklı gözüne inmiş olan akılsızların batıl bir inancıdır.
  2. İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık.

    Can çıkmayınca huy çıkmaz.

    Atasözü
  3. Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi.
  4. Çok içten, sevimli, sevilen, şirin.

    Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi.

    T. Buğra
  5. Yakın dost, çok sevilen arkadaş.
  6. Güç, kuvvet, hayatiyet, dirilik.
  7. Sevimli, şirin kimse.
  8. İnsanın kendi varlığı, özü.

    Ne denir, canımız ne mertebe insan olsa mayamız, maddemiz hayvan...

    R. N. Güntekin
  9. Yaşama, hayat.

    Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım.

    R. N. Güntekin
  10. Aziz, sevgili.
  11. Güç, dirilik.

    Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu.

    M. Ş. Esendal
  12. Kişi, birey.

    Benimle beraber dört canız .

    F. R. Atay
  13. Gönül.

    Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade.

    Karacaoğlan
  14. Ruh.
  15. Yardımcı (could) -ebil-, yapmak imkanı olmak. (Can fiilinin gelecek zamanı yoktur, yerine will be able to kullanılır.)

    Can you do this work? / Bu işi yapabilir misin?

    I couldn't find my hat. / Şapkamı bulamadım.

  16. Güç, dirilik.
  17. Yürek, kalp.
  18. Çok içten.
  19. (en)Tin, aluminum container; (Slang) jail, prison; (Slang used in Canada and the USA) toilet, bathroom; dismissal, firing from a position (or job, etc.).
  20. (ed,-ning) konserve kutusu, teneke kutu
  21. Çöp tenekesi
  22. ABD, (argo) hapishane
  23. (argo) yüznümara
  24. Argo kaba et
  25. Konserve yapmak
  26. Kutulara doldurmak
  27. ABD, argo kovmak, işine son vermek, slang sepetlemek
  28. Argo filime veya teybe almak
  29. Ebilmek, yapabilmek, edebilmek, olabilmek; konservesini yapmak, konservelemek; kasede kaydetmek, kayıt yapmak (ses ya da görüntü), uzaklaştırmak (okul), kovmak
  30. Yapmak imkânı (nda) olmak

    Can you do thiswork? / Bu işi yapabilir misin?

  31. Canada, Canadian.

can acısı

  1. Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı
  2. (en)Acute pain.

can afford to

  1. Gücü yetebilmek, kendine zaman ayırabilmek

Türetilmiş Kelimeler (bis)

can acısıcan afford tocan alacak noktacan alıcıcan alıcı bölümcan alıcı noktacan alıcı noktadancan alıcı noktaya dokunmakcan alıcılıkcan alıp can vermekcaca 125ca 15 3ca 19 9ca açıklaması
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın