as object in ne demek?
- Nesne olarak
nesne
- Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi, maddesi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
- Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç.
- Öznenin dışında kalan her konu, obje
- (Derleme., belirtilinesne, -i'li tümleç, -i'linesne) Geçişli eylemi tümleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç: Ali bir kitap almış; Öğrenci para bulmuş, sahibine vermiş; Öğretmen ders anlatıyor; Meseleyi çözmeden gitmeyin; Çocuklar annelerinin evde bulunmayışını fırsat bilirler; Ali evi sattı, bahçeyi bıraktı; Bazı insanlar okumayı sever, yazmayı sevmez; Kar bütün limanı sarmıştı vb.
- İnsanın dışında kalan, görülebilen, dokunulabilen, bir ağırlığı ve kütlesi olan her türlü özdeksel varlık.
- (Lat. objectum = karşıda bulunan, karşıya konan) : 1- (Genellikle) Karşımızda bulunan şey. 2- Öznenin bağlılaşık kavramı olarak, özne ediminin, bilincin kendisine yöneldiği şey: a. Kendisine yönelinen, düşünülen, tasarlanannesne, kendisine yönelen bir edim olmadan var olmayan şey; bilinçte, düşünmenesnesi (konu) olarak düşünme olayının karşısında bulunan şey; düşüncel (ideal)nesne. b. Özne ediminden, bilinçten, bağımsız olan gerçek (real)nesne; gerçeklik olarak, dışdünyanın bir parçası olarak bilincin karşısında duran şey.
- Şey, herhangi bir şey.
- Objective.
- Objective case.
- Body.
as
- Kakım.
- İskambil kâğıtlarında birli.
- Bir işte başta gelen (kimse veya şey).
- Arsenik elementinin simgesi.
- (∆S) Entropi değişimi.
- Ermine.
- Stoat.
- Very poisonous metallic element that has three allotropic forms; arsenic and arsenic compounds are used as herbicides and insecticides and various alloys; found in arsenopyrite and orpiment and realgar.
- United States territory on the eastern part of the island of Samoa.
- To the same degree ; 'they were equally beautiful'; 'birds were singing and the child sang as sweetly'; 'sang as sweetly as a nightingale'; 'he is every bit as mean as she is'.
as ... as ever
- Her zamanki gibi: as fast as ever her zamanki gibi hızlı.
object
- Razı olmamak, itirazı olmak
- Obje
- Nişan
- Itiraz etmek, karşı çıkmak
- Karşı gelmek
- Itiraz olarak ileri sürmek.
- Şey, madde, görülür veya dokunulur şey
- Nesne
- Hedef, amaç
- Uygun görmemek
in
- Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk.
- Mağara.
- İnsan.
- Bkz. kovuk, mağara.
- Koyun pisliği
- (edat) içinde, -de, -da
- Lair.
- Cave.
- Hole.
- Burrow.
Türetilmiş Kelimeler (bis)
asas ... as everas ... so ...as a consequence ofas a countermeasure toas a cure foras a disabled veteranas a familyas a first impressionas a formalityaa 1a alfa lipoproteinemia b basımıa b c basımıobjectobject at issueobject attributeobject basedobject classobject clauseobject codeobject directoryobject distanceobject domainobjeobjobj extensionobj file